Dini Bilgiler İslam > Gunahlara Kefaret

Dini Bilgiler Ansiklopedisi

Gunahlara Kefaret

GÜNAHLARA KEFARET


Allahü teâlâ, her şeyi bir sebeple yaratmaktadır. İnsan da, bu sebebi kullanıp, o şeye kavuşur. Ayrıca bu dünyayı, imtihan yeri olarak yaratmıştır. Burada nimetlerin yanı sıra sıkıntılar da vardır. Ayeti Kerimede

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَىْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ  وَنَقْصٍ مِنَ اْلاَمْوَالِ وَاْلاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ

“Muhakkak ki biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri”!(bakara suresi 155)

Dertler, sıkıntılar, insana acı gelse de, bunlar iman edenler için, günahlarının affına sebep olmaktadır. Zaten Peygamber efendimiz;

قَالَ رَسُولُ اللّهِ: أُمَّتِى أُمَّةٌ مَرْحُومَةٌ لَيْسَ عَلَيْهَا عَذَابٌ في اخِرَةِ؛ عَذَابُهَا في الدُّنْيَا الْفِتَنُ وَالزََّزِلُ وَالْقَتْلُ

"Şu ümmetim rahmete mazhar olmuş bir ümmettir. Ahirette azaba maruz kalmayacaktır. Onun azabı dünyadadır: Fitneler, zelzeleler ve katl." [Ebû Davud, Fiten, (4277).] buyurmaktadırlar.

Allahü teâlâ, günahı çok olan kullarını affetmeyi murad edince, onlara çeşitli hastalıklar, sıkıntılar vermekte ve böylece o sıkıntılarla günahlarını affetmektedir.

 Bir hadis-i şerifte; Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor:

دَخَلَ رَسولُ اللّهِ  عَلى أُمِّ السَّائِبِ رَضِيَ اللّهُ عَنْها. فقَالَ: مَالكِ  تُزَفْزِفِينَ. فقَالَتِ: الحُمّى! َ بَارَكَ اللّهُ فيهَا. فقَالَ: َ تَسُبِّى الْحُمّى فإنَّهَا تُذْهِبُ خَطَايَا بَنِى آدَمَ كَمَا يُذْهِبُ الْكِيرُ خَبَثَ الْحَدِيدِ

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ümmü's-Saib (radıyallahu anhâ)'in yanına girdi ve:

"Niye zangırdıyorsun, neyin var?" dedi. Kadın: "Humma (sıtma)! Allah belasını versin!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da:

"Sakın hummaya sövme! Çünkü o, insanların hatalarını temizlemektedir, tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlediği gibi!" buyurdular.( İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/288.)

 İsa aleyhisselam buyurdu ki:

(Hasta olup, musibete, felakete uğrayıp da, günahları affolacağı için sevinmeyen kimse, alim değildir.)

Musa aleyhisselam, bir hastayı görür, haline acır ve; (Ya Rabbi! Bu kuluna merhamet et!) diye arz edince Allahü teâlâ; (Rahmetime kavuşması için, gönderdiğim sebepler içerisinde bulunan bir kuluma, nasıl rahmet edeyim. Çünkü, onun günahlarını, bu hastalıkla affedeceğim. Cennetteki derecesini, bununla arttıracağım) buyurur.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

“Dertlerin, belaların gelmesine sebep, günah işlemektir. Fakat, belalar, sıkıntılar, günahların affedilmesine sebep olur. Allahü teâlâ, sevdiklerinin günahlarını affetmek için, onlara dert, bela gönderiyor. Tövbe, istigfar edince de, günahlar affolur. Dert ve bela gelmesine lüzum kalmaz ve gelmiş dertler de gider. O halde, dert ve beladan kurtulmak için, çok istigfar okumalıdır.

Dertlerin, belaların, musibetlerin çok olması, günahların çok affedildiğini gösterir. Günahların çok olduğunu göstermez. Dostlarına çok bela vererek, günahlarını affeder, temizler. Böylece bunları, ahiret sıkıntılarından korur. Resulullah efendimiz ölüm halinde, Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor

وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: لَمَّا حُضِرَ النَّبِىُّ  جَعَلَ يَتَغَشَّاهُ الْكَرْبُ. فقَالَتْ فَاطِمَةُ رَضِيَ اللّهُ عَنْها: وَاكَرْبَ أبَاهُ. فَقَالَ لَهَا: لَيْسَ عَلى أبيكِ كَرْبٌ بعْدَ الْيَوْمِ

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) muhtazar olduğu (ölüm anlarına geldiği) zaman, sık sık ızdıraplar bürümeye başladı.  Kerimeleri Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ): "Vay babacığım, ne ızdırab çekiyor!" diye yakınmaya başadı. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Bugünden sonra baban ızdırab çekmeyecek!"  buyurdu.”

Allah’(CC)ı sevmenin alametlerinden birisi de, O’ndan gelen bela ve sıkıntıya razı olduktan sonra, onu gizleyip kimseye şikayet etmemektir

 Çünkü sevgiliden gelen sıkıntı, sevenin yanında sevgilinin bir sırrıdır; ona karşı edepli davranmalıdır..

 Sehl bin Abdullah-i Tüsteri  ( ra) korkunç bir hastalığa yakalanmıştı Başkalarının vücudunda bulunan aynı hastalığı tedavi ettiriyor ama kendi hastalığını tedavi etmiyordu ..

Bazıları bu tavrını kınayarak kendisine sebebini sordular Sehl cevaben:

Dosttan gelen darbe acıtmaz dedi

Başa gelen sevimsiz durum ve hastalıklar karşısında muhabbetin artması ve bela anında sevgiliyi zikretmek gerçek sevginin bir alametidir..

 Çünkü bütün sıkıntılar aslında onu yüce Mevlasından gelen birer lütuftur ..Sıkıntıda sevgiliye yakınlık vardır ..

Bir de ilahi muhabbet kalbi tam olarak sardığı zaman, başa gelen bütün bela ve musibetlerin vereceği sıkıntı azalır ..

Bunun için Allah dostlarından birisi şöyle demiştir:

“”Benim en sâfi/en güzel zikir hâlinde olduğum an, dertli ve üzüntülü olduğum zamanlardır”"

Sıkıntılarla dolu bir hayat denilince benim aklıma hep Peygamberler geliyor. Allah Peygamberlerin kıssalarını ayrıntılarıyla bize niçin aktarıyor dersiniz? Okuyup, ibret almamız için değil mi?

Peygamberlerin hayatlarından yola çıkarak bazı sorular sormak istiyorum.

Hz. Eyyub'u hastalıkla imtihan eden Allah, bizi de ayni imtihana tabi tutma hakkına sahip değil mi?

Hastalığı kafaya takıp bunalıma giren insan 'Allah'ım beni niçin hastalıkla imtihan ediyorsunuz ki?' demiş olmuyor mu?

Hz. Nuh'u oğluyla imtihan eden Allah, bizi evlatlarımızla imtihan edemez mi?

Hz. İbrahim’i babasıyla imtihan eden Allah, bizi öz babamızla imtihan edemez mi?

Hz. Lut'u eşiyle imtihan eden Allah'a, 'Beni niçin eşimle imtihan ediyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?

Hz. Yusuf'u kardeşiyle imtihan eden Allah, belki bizi de kardeşlerimizle imtihan ediyordur!

Tüm peygamberlerin hayatları sıkıntı (imtihan) dolu olduğuna göre, bizim hayatımızda da bazı sıkıntıların olması hayatın bir parçası değil mi?

Anne veya babasını kaybedince bunalıma giren bir insan Allah'a 'Benim annemi / babamı niye alıyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunu mu sanıyor?

'En büyük acı evlat acısıdır!' denir. Bu acıyı yaşayan anne babalar 'Allah kimseye yaşatmasın!' derler.

Alemlere rahmet olarak yaratılan Hz. Muhammed Mustafa'ya bile torpil yapmayan Yaratıcının, bize torpil yapmasını beklemeye hakkımızın olmadığını hiç düşündünüz mü? Beş defa evlat acısıyla imtihan edilmiş bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu bilmek zorundayız.

İnsanın başına gelen sıkıntılar onun günahlarına kefaret olacaktır. Bu bakımdan insanın aile içinde çektiği sıkıntılar da onun günahlarına kefaret olacaktır.

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:

وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: لَمَّا نََزَلتْ مَنْ يَعْمَلْ سُوءاً يُجْزَ بِهِ بَلَغَتْ مِنَ الْمُسْلِمِينَ مَبْلغاً شَدِيداً. فقَالَ رسولُ اللّهِ: قَارِبُوا وَسَدِّدُوا فَفى كُلِّ مَا يُصَابُ بِهِ الْمُسْلِمُ كَفَّارَةٌ حَتَّى النَّكْبَة يُنْكَبُهَا وَالشَّوْكَة يُشَاكُهَا

"Amellerinizde orta yolu ve doğruyu bulmaya çalışın. Mü'mine musibet nevinden her ne ulaşır ise günahlarına bir kefâret olur. Musibet, beklenmedik bir hâdise olmuş, ayağına batan bir diken olmuş farketmez." (Müslim, Birr 49)

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) mü'minleri teselli buyurmakta, günahlara karşı orta yolda gitmenin bir nevi siper olduğunu belirtmektedir. Mü'min beşeriyeti icabı bir kısım günahlar işlese de Rabb-ı Rahîm, onları temizleyici esbabı da yaratmaktadır: Mü'mini üzen, rahatsız eden her çeşit ahval, musibetler, kazalar gibi. Bunlar ne şekilde gelirse gelsin keffâretu'zzünub olmaktadır.

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki

يقُولُ اللّهُ عَزَّ وَجَلَّ مَنْ أَذْهَبْتُ حَبِيبَتَيْهِ فَصَبَرَ وَاحْتَسَبَ لَمْ أَرْضَ لَهُ ثَواباً دُونَ الجَنَّةِ

"Allah Teâla hazretleri şöyle demiştir: "Ben kimin iki sevdiğini almışsam ve o da sevabını umarak sabretmişse, ona cennet dışında bir mükâfaat vermeye razı olmam."( Tirmizî, Zühd: 58, (2403))

Sıkıntı ve Zorluklar Güzel Ahlak Getirir

Hayatı boyunca zorluk görmüş, maddi ve manevi sıkıntılar yaşamış olan insanlar çoğunlukla diğer insanlara göre daha ince düşünceli, daha halden anlayan kimseler olurlar. Örneğin maddi zorluklar içinde yetişmiş bir insan, sonradan sahip olduğu nimetlerin kıymetini daha iyi bilir, bu nimetleri verdiği için Rabbimiz'e sürekli şükreder. Yaşadığı zorluklar nedeniyle daha tevazulu, mülayim ve yumuşak başlıdır. İnsanlara zor kullanıp, sıkıntı vermez; aksine her zaman başkalarının rahatını düşünür, her zaman onların güzel özelliklerini ön plana çıkarır. Saygı ve hürmet konusunda kusur etmez, kadirşinastır. İsraftan şiddetle kaçınır, başkasının malı dahi olsa saçıp savurmaz, savurganlık yapmaz. Zorluklarla yaşamaya alıştığı için, nimete kavuştuğu zamanlarda şımarmaz, daima çalışkan ve disiplinli olur. Az ile yetinmesini bilir, kanaatkârdır.

Tüm bu özellikler bu kişilerde, güzel ahlakı takdir etmeyi bilen tüm insanların sevgi ve saygı duyduğu bir ahlak güzelliği oluşturur. Özellikle halden anlamaları tüm insanların kalplerinin onlara ısınmasına vesile olur. Örneğin maddi ihtiyaç içinde bir kimse ile karşılaştıklarında, bu durumu hemen anlar ve o kişiye sezdirmeden, herhangi bir sıkıntı vermeyip, kalbini kırmadan ihtiyaçlarını karşılarlar.

Kısacası zorluk ve sıkıntıların getirdiği en önemli kazançlardan biri ahlaki olgunluktur.

Muhterem Kardeşlerim

Zorluklar Allah (cc)'ın iman edenlerle etmeyenleri birbirinden ayırdığı deneme zamanlarıdır. Birçok insan, Müslüman olduğunu, Allah (cc)'a ve ahiret gününe iman ettiğini, Kuran'a uyduğunu söyler. Ancak bu insanların bir bölümü, Allah (cc) yolunda herhangi bir zorlukla karşılaştıklarında hemen cayarlar. Eğer zorluk anları olmasa bu insanlar belki de ölene kadar müminlerin arasında yaşayacak ve mümin olarak tanınacaklardır. Gerçek yüzleri ise ancak ahirette ortaya çıkacaktır. Ancak zorluk anları, Allah (cc)'ın bir rahmeti olarak, samimi iman sahipleri ile gerçekten iman etmemiş olan insanları birbirinden ayırır. Allah (cc) Kuran'da zorluk anlarının bu hikmetini şöyle haber vermiştir:

وَمَآ اَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِاِذْنِ اللهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِنِينَ

وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ نَافَقُوا وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِى سَبِيلِ اللهِ اَوِ ادْفَعُوا قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالاً لاَتَّبَعْنَاكُمْ هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ اَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلاِيمَانِ يَقُولُونَ بِاَفْواهِهِمْ مَا لَيْسَ فِى قُلُوبِهِمْ وَاللهُ اَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ

"İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) müminleri ayırt etmesi; Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi?" (Al-i İmran Suresi, 166-167)

Zorluk anlarında iman etmeyenler ayrılıp giderlerken, bu zorluklara büyük bir kararlılıkla sabredenlerin üzerine Allah (cc) rahmetini yayar. Müminin üzerinde, sabır gösterdiği her zorluğun büyük bir hayrı ve güzelliği oluşur. Zorluklar karşısında gösterilen her güzel tavır Allah (cc)'ın rızasına, rahmetine ve cennetine vesile olacaktır. Kuran'da Allah (cc)'ın bu müjdesi şöyle haber verilmiştir:

اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَآءُ وَالضَّرَّآءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ اَمَنُوا مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللهِ اَلآ اِنَّ نَصْرَ اللهِ قَرِيبٌ

"Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. " (Bakara Suresi, 214)

Günah, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, yasak ettiklerinden sakınmamak demektir. Emir ve yasaklar, Müslümanlar, imanı olanlar içindir. İmanı olmayanlar, ibadet etmekle şereflenmemişlerdir. Bunlar, ibadet yapmadıkları, günah işledikleri için, dünyada azab çekmezler. Hatta her türlü nimete de kavuşurlar. İstediklerini, çalıştıklarının karşılığını elde ederler. Yalnız, zalim olanları, mahluklara eziyet verenleri, dünyada da cezalarını çeker. İnkar edenlere, yalnız bir emir verilmiş, o da, iman etmeleri, Müslüman olmalarıdır. Bu emri dinlememek, çok büyük bir suçtur. Bu suçun cezası da, çok büyük ve sonsuzdur. Dünyada böyle bir ceza yoktur. Bu sonsuz ceza, ahirette Cehennemde verilir.

Netice olarak Allahü teâlâ, kendisine iman eden kullarına ihsanda bulunarak, işledikleri günahların karşılığını, dünyada çeşitli sıkıntı ve dertler vererek affetmektedir. Ceza, suçun büyüklüğüne göre değişir. Günah küçük olur ve suçlu boynunu büküp yalvarırsa, bu suç, dünya dertleri ile affolunabilir. Fakat, günah büyük, ağır ve suçlu da inatçı, saygısız olursa, bunun cezası ahirette sonsuz olur.

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol