Dinimizin Calismaya Verdigi Onem
DİNİMİZİN ÇALIŞMAYA VERDİĞİ ÖNEM
Kainatta canlı cansız bütün yaratıkları halınde görüyoruz. Varlıkların en küçük parçalarını oluşturan atomdan güneş sistemine, tek hücrelilerden bildiğimiz en büyük canlılara kadar her yaratığın bir hareket düzeni vardır. Şüphesiz bu gerçek, yüce Yaratıcının evrende kurduğu çok anlamlı bir düzenin sonucudur.
İnsan evren dediğimiz bütün bir parçadır. O’da hareket eden bir canlıdır. Hareketsizlik, insan için ölüm demektir. Akıl, düşünce, inanç duygusu, insanın özellikleridir. O, aynı zamanda toplumsal bir yaratıktır. İnsanın çeşitli ihtiyaçlarının bulunması onu çeşitli çabalanra zorlar. Her şeyden önce yemeye, içmeye, giyinmeye, barınmaya muhtaçtır. Dünya geçimi denen hayatımız için gerekli olan bütün araç ve gereçleri sağlamak zorundayız.
İnsan, Allah’ın yarattığı en olgun en güçlü varlıktır. Dünya ve onun dışındaki varlıklar, insanın yararlanması için yaratılmıştır. Yüce Allah, insana kendisinin dışında bulunan bütün varlıklardan faydalanma gücünü verilir. Evrende bulunan herşey, kişilerinn ortak malıdır. Herkes onlardan güçleri ve çalışıp çabalanmaları oranında faydalanır.
Dinimizde, çalışmanın, emek harcayarak kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamanın önemi büyüktür. Ancak çalışan insan kazanır. İslamiyette uyuşukluğun, miskinliğin ve tembelliğin yeri yoktur.
Yüce Allah, insana akıl vermiş, güç ve kuvvet vermiştir. Bu akıl ve güçten yararlanarak, kendimize , ailemize, komşularımıza, milletimize, vatanımıza yarralı işler yapmalıyız. İslam dininde kaderimide ne yazılı ise o olsun diyerek eli kolu bağlı oturmak yoktur.
Ampülü bulan teknik sahada insanlara buluşlarıyla en çok iyiliği etmiş olan meşhur Edison, bu başarılı buluşlarının “yüzde doksanını ter, yüzde onunun ilham” olduğu söylerdi.
Kur’an-ı Kerim’de “kişi kazancına bağlıdır. (Tur suresi 21) insan için çalıştığından başkası yoktur. “onun çalışmasının karşılığını yakında görecektir buyuruluyor. Bir başka ayeti kerimede yüce Allah şöyle buyuruyor; “Allah’ın verdiklerinden, nasibinizi arayın” Bütün peygamberler ellerinir emeğini yerlerdi. Ya da bir iş ve sanatla uğraşırlardı. Nuh (A.S) bir gemi ustasıydı. Zekeriye (A.S) marangozdu. İdris (AS) terziydi. Davut (AS) demirciydi.
Peygamber Efendimiz
“İki günü bibirine eşit olan aldamıştır.”
İnsan elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah’ın peygamberi Davut (A.S)’da kendi elinin emeğini verdi. Şüphesiz sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlı olur” gibi güzel sözleri ile bizi çalışmaya, kendi elinin emeği ile geçinmeye, başkalarına yük olmadan hayatımızı sürdürmeye yöneltiyor.
Bir gün Medinelilerden biri gelerek peygamberimizden sadaka istedi. Allah’ın Resulü ona evinde satacak bir şey olup olmadığını sordu. Adam bir su kabı ile bir kiliminin bulunnduğunu söyledi. Peygamberiniz onları pazarda satmasını parasınıda kendisine getirmesini söyledi. O adam pazarda iki dirheme sattı parayı efendimize verdi. Peygamberimiz bir dirhemiyle çocuklarına yiyecek bir dirhemiyle de ip alara dağlardan odun getirip çarşıda satmasını 15 gün sonra gelmesini söyledi. O adam 15 gün sonra gelerek bu sürede 10 dirhem kazandığını, bununlada yiyecek ve giyecek satın aldığını söyleyince, peygamberimiz: Böyle yaşamakmı daha iyi, yoksa kıyamet gününde Allah’ın huzurunda alnında dilencilik damgası ile çıkmak mı iyi? buyurdu.
Çalışmanın, insanın hem dünyada ve hemde ahirette şerefini koruduğunu ve dilenciliğin kötülüğünü belirtti. Allah’ın ve peygamberin bu sözler, islam dininin çalışmaya ne derece önem verdiğini anlatır. Tembelliğin uyuşukluğun, dilenciliğin başkalarının sırtından geçinmenin, islam dinini son derece tiksindirici, hoş karşılanmadığı davranışlardır.
İslamiyet iyi, doğru ve faydalı çalışmalarından yanadır. Çıkarcılıktan dolandırıcılıktan ve tembellikten kesin surette uzak durmamızı öğütler. Sevgili peygamberimiz, tutum ve davranışlarıyla, insanlara doğru ve dürüst çalışma yollarını göstermiştir. O’nun daha genç yaşta ticarette uğraşmasın toplum faaliyetlerine katılması daha genç yaşta ticaretle uğraşmasın toplum faaliyetlerine katılması, toplumun çeşitli yaralarını sarmaya çalışması bizim için ilginç örneklerdir.
Peygamberimiz, ancak çalışan milletlerin yükselebileceğini çok iyi biliyordu. Bunun içinde tembelliği, kişinin dünya ve ahirette yüz karası olarak nitelemiştir. Rızık kapısının göğün en yüksek noktasından yerin derinliklerine kadar açık olduğunu söylemiştir. Bir hadisi şerifinde; “Allah sanat sahibi müminleri sever buyurmuşdur.
Feridettin Atar şöyle diyor; “Dört bedbahlık getirir. Cahillik, tembellik, kimsesizlik, bayağılık.”
Atalarımız;
“Çalışmak ibadetin yarısıdır”
“Çalışmakla her iş tamam olur”
“Tembele her fün bayram”
“Tembele iş buyurur ki; sana akıl öğretsin”
“Tembele kapını ört demişler, yel eser örter demiş”
“Uyumakla yol alınmaz”
“Işıldayan demir pas tutmaz” gibi her biri çalışmayan toplum hayatındaki değerlerini anlatan altın sözler söylemişlerdir.
Çalışmak insanı mutlu kılar. Mutsuzluğun belli başlı nedenlerinden birisi, tembellik ve uyuşukluktur. Bir iş, sanat, memuriyet veya ticaretle geçinen kimse, işine sevgi ile bağlanmalı ve sürekli olarak çalışmalıdır. Çalışma, sevgi dünyamızı da zenginleştirir. Hiç bir iş görmeyen adam, hiç bir şeyi sevemez. Çalışan insan, işine alışır huzurlu ve geleceğe güvenle bakar. Çalışkanlığın vatan sevgisi ilede yakın ilişkisi vardır. Vatanını gerçekten sevenler, toplumun mutluluk ve yükselişini kendi çıkarlarına üstün tutarlar. Her şeyden önce kendilerini yetiştirip geliştirmeye, topluma aydalı her hangi bir iş ve sanat alanında en ileri gitmeyi içtenlikle çalışırlar.
Vatan sevgisiyle dopdolu olan, dini ve milli inancı güçlü insanlar, kendi iş ve mesleklerinde en ileri gitmeyi gaye edinmelidir. Böyle yapanlar, hem Allah’ın hoşnutluğunu, hem peygamberin sevgisini ve hem de toplumun tekdirlerini kazanırlar.
Yazımıza peygamber efedimizin bir sözüyle son verelim, “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi de ahiret için çalış.”
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol