Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine’de dokuz sene hac etmeden kaldı. Sonra onuncu senede Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sene hac edecek diye insanlar arasında ilan ettirdi. Bu ilana müteakip Medine’ye pek çok insan binili veya yayan olarak gelmeye güç yetiren kimse kalmayıp hepsi geldi.
İnsanlar Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber çıkmak için yol tedariki yaptılar. Hepsi de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i imam edinmek ve onun ameli gibi amel etmeyi istiyordu.
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize hutbe irad etti ve:
−‘Medine ahalisinin tehlil yeri, Zulhuleyfe’dir. Diğer yol ahalisinin tehlil yeri, el-Cuhfe’dir. Irak ahalisinin tehlil yeri, Zatu Irk’dır. Necd ahalisinin tehlil yeri, Karn’dır. Yemen ahalisinin tehlil yeri, Yelemlem’dir’ derken işittim.
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Zilkade ayından beş veya dört gün kalmıştı ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yola çıktı. Kurbanlığını da sevk etti. Beraberimizde kadınlar ve çocuklar olduğu halde biz de onunla beraber yola çıktık. Zulhuleyfeye geldiğimizde Esma bin Umeys (Radiyallahu Anha) Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın oğlu Muhammed’i dünyaya getirdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e nasıl yapacağına dair haber gönderdi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Gusül abdesti al, kalın bir bez bağla ve ihrama gir!’ buyurdu.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Zulhuleyfe mescidinde namaz kıldırdı ve suskun duruyordu. Sonra devesi Kasvâya bindi, devesi onu Beydâ üzerine doğrulttuğunda Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ashabı hacca tehlil getirdi. Sadece hacca niyetle tehlil getirdi.
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in önünde gidiyordum. Gözümün alabildiği mesafeye baktım. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in önünde binili ve yürüyen insan seli gördüm. Sağ tarafında bunun benzeri kalabalık, sol tarafında bunun benzeri kalabalık ve arkasında da aynı insan seli vardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aramızda gidiyor, Kur’an ona nazil oluyor O da Onun tefsirini biliyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her ne yaparsa biz de onu yapıyorduk.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Lebbeyk Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke La Şerike Leke Lebbeyk, İnne‘l-Hamde Ve’n-Ni’mete Lek, Ve’l-Mülke Lâ Şerike Lek.’
Tevhid sözlerini yüksek sesle söyledi. İnsanlar da, öteden beri söyleye geldikleri bu telbiyeyi yüksek sesle tekrarladılar. Bazı insanlar ziyade yaparak:
Lebbeyk Zelmeâric Lebbeyk Zelfevâdıl diye telbiye getirdiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara bundan bir şeyi reddetmedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendi telbiyesine devam etti.
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Biz Lebbeyk Allahumme Lebbeyk Bilhac diyorduk Sarahaten açıklıyorduk. İfrad hacdan başka bir şeye niyet etmiyorduk. Hacca umreyi karıştırmıyorduk. Umreyi de bilmiyorduk.
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Aişe (Radiyallahu Anha) Serif mevkiine geldiği zaman hayız oldu. Zilhiccenin dördüncü günü sabah kuşluk yükseldiği bir vakitte Mekke’ye girdik Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Beyt’e geldik. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescidin kapısına geldi ve binitini oraya ıhtırdı, sonra mescide girdi. Rüknü Hacerü’l-Esved’i isti’lam etti. Sonra sağ tarafına yürüdü. Tekrar rükne dönene kadar üç kere koşar adımlarla, dört defa da mutat heyeti üzere yürüdü. Sonra makamı İbrahim’e ulaştı ve:
−‘Vettehizû Min Makamı İbrahime Musalla’ ayetini okudu. Sesini yükselterek bunu insanlara işittirdi. Makamı kendisi ile Beyt arasına alarak iki rekât namaz kıldı.
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Birinci rekâtta Fatihadan sonra ‘Kul Ya Eyyuhel Kafirûn’ ikinci rekâtta Fatihadan sonra ‘Kul Huvallahu Ahad’ surelerini okuyordu. Sonra zemzemin yanına gitti ve ondan içti ve başına döktü sonra tekrar Haceru’l-Esved’e döndü ve onu isti’lam etti. Sonra Safa’ya Safa kapısından çıktı.
Safa’ya yaklaşınca:
−‘İnnessafa Velmervete Min Şeâirillah...’ ayetini okuyup ‘Allah’ın başladığı ile başlıyorum’ dedi.
Başka rivayette, ‘başlıyoruz’ dedi ve Safa’dan başladı. Beyti görene kadar Safa üzerinde yükseldi, kıbleye yöneldi. Müteakiben üç kere Allah’ı tevhit, tekbir, tahmid etti ve:
−‘La İlahe İllallahu Vahdehu La Şerike Leh. Lehul-Mülkü Ve Lehul-Hamdu Yuhyi Ve Yumitu Ve Huve Ala Külli Şeyin Kadîr. La İlahe İllallahu Vahdehu La Şerike Leh Enceze Vahdehu Ve Nasara Abdehu Ve Hezeme’l-Ahzaba Vahdehu’ dedi.
Sonra bu arada dua etti. Bu tesbihatı üç kere söyledi. Sonra yürüyerek Merve’ye doğru indi. Ayakları vadinin içine dökülünce koştu. Ayakları vadinin içinden yukarı çıkınca yürüdü, Merveye geldi. Beyt’i görene kadar Merve üzerinde yükseldi. Merve üzerinde de Safa üzerinde yaptığı gibi yaptı. Nihayet tavafının sonu yedincisi Merve üzerinde tamam olduğu zaman:
−‘Ey insanlar! Eğer yaptıklarımı hiç yapmamış olsaydım, kurbanlık sevk etmezdim! Elbette haccımı da umreye çevirirdim! Sizlerden kimin yanında kurbanlık yoksa ihramdan çıksın ve haccını umre yapsın!’ buyurdu.
Başka rivayette:
‘Haccınızı umreye çevirerek, Beyti tavaf ve Safa ile Merve arasında sa’y ediniz; saçlarınızı kestiriniz! Bu amelleri yaparak ihramınızdan çıkın! Sonra ihramsız olarak ikamet ediniz! Nihayet terviye günü olunca hac niyetiyle ihrama giriniz! Kendisi ile Mekke’ye geldiğiniz İfrad haccınızı Temettu hacca çeviriniz!’ buyurdu.
Bunun üzerine Surâka bin Malik bin Cu’şem (Radiyallahu Anh) ayağa kalktı o Mervenin aşağısında idi:
−Ya Rasulallah! Bu umremiz ile temettu etmemiz hakkındaki görüşün nedir? Yalnız bu senemize mi? mahsus yoksa ebedi mi? dedi.
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) parmaklarını birbirine geçirdi ve üç kere:
−‘Hayır, bilakis ebedi olarak, hayır bilakis ebedi olarak! Kıyamet gününe kadar umre hacca dahil olmuştur!’ buyurdu.
Surâka bin Malik bin Cu’şem (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Ya Rasulallah! Sanki şu anda yaratılmışız gibi bize dinimizi beyan etseniz. Bu gün işlediğimiz ameller ne içindir? Kalemin yazıp mürekkebin kuruduğu ve kaderin cari olduğu şey için mi? yoksa gelecekteki işleyeceğimiz şeyler için midir?
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hayır, ameller kalemin yazıp mürekkebin kuruduğu ve kaderin cari olduğu şeyler içindir!’ buyurdu.
Surâka bin Malik bin Cu’şem (Radiyallahu Anh):
−O halde yapılan ameller ne içindir? dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Amel ediniz, herkese kendisi için yaratıldığı şeyler kolaylaştırılmıştır!’ buyurdu.
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Biz ihramdan çıktığımız vakit Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurban kesmemizi, bizden bir grubun bir kurbanlıkta yedi kişinin bir deve ve sığırda birleşmemizi emretti! ve:
−‘Herkimin yanında kurbanlığı yoksa üç gün hacda ve yedi gün de memleketine ehlinin yanına döndüğünde oruç tutsun!’ buyurdu.
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Bize neler helâldir? dedik.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Her şey helâldir’ buyurdu.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Bu durum üzerimize ağır geldi de bundan gönlümüz daraldı!
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Bathâya çıktık da bir kimse:
−Ailem ile ahdim birleşme müddetim bir gündür demeye başladı.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Kendi aramızda müzakere edip, hacdan başka bir şey istemeyip, sadece ona niyet ederek hacılar olarak yola çıktık. Nihayet bizimle Arafe gününün arasında dört gün beş gece kaldığı bir zamanda, bize kadınlarımızla münasebette bulunmamızı ve kadınlardan dolayı zekerlerimiz meni damlatır halde Arafat’a çıkmamızı emrediyor! diye söylendik.
Cabir (Radiyallahu Anh) eliyle, sahabelere:
−Haccımızı nasıl temettu yaparız? Biz onu daha önce hac diye isimlendirmiş ve niyet etmiştik dediler. Bu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ulaştı. Kendisine semadan mı bir şey indirildi? Yoksa insanlar tarafından mı bir şey söylendi? bilmiyoruz. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kalktı insanlara hutbe irat etti. Allah’a hamd edip Ona senada bulundu ve şöyle buyurdu:
−‘Ey insanlar! Allah’ı bana mı öğretiyorsunuz? Elbette biliyorsunuz ki ben Allah’tan en çok sakınanız, en doğru söyleyeniniz ve hayırlınızım! Sizlere emrettiğim şeyleri yerine getiriniz! Eğer kurban sevk etmemiş olsaydım ben de sizin gibi ihramdan çıkardım! Fakat kurbanlık mahalline ulaşana Minada kesilene kadar, ihramlıya haram olan şeylerin hiçbiri bana helal olmaz! Takdim edip yaptığım şeyleri geri çevirebilsem kurbanlığı sevk etmezdim! Artık sizler ihramdan çıkınız!’ buyurdu.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Bunun üzerine biz ihramdan çıkıp, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i dinledik ve itaat ettik. Kadınlarımızla cinsi münasebette bulunduk, kokular süründük ve elbiselerimizi giydik. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve onunla beraber yanında kurbanlığı olan kimselerin dışında insanların hepsi ihramdan çıktılar.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Talha (Radiyallahu Anh)’ın dışında sahabelerden hiç kimsenin beraberinde kurbanlığı yoktu. Ali (Radiyallahu Anh) Yemendeki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in develeriyle vazifesinden geldi. Fatıma (Radiyallahu Anha)’yı ihramdan çıkanların arasında, boyalı elbise giyinmiş saçlarını taramış ve gözlerine sürme çekmiş olarak buldu.
Ali (Radiyallahu Anh) onun bu fiilini kınadı ve:
−Bunu sana kim emretti? dedi.
Fatıma (Radiyallahu Anha)’da:
−Bunu bana babam emretti! dedi.
Ravi dedi ki:
−Ali (Radiyallahu Anh) Irak’ta şöyle anlatırdı:
−Yaptığı şeyden dolayı Fatıma’yı huzurunda ayıplamak ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den naklettiği ihramdan çıkma emri hususunda fetvasını sormak için Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gittim. Bunu Fatıma’ya karşı reddettiğimi, Fatıma’nın:
–Bunu bana babam emretti! dediğini kendisine haber verdim.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Fatıma doğru söyledi, Fatıma doğru söyledi, Fatıma doğru söyledi. Bunu ona ben emrettim!’ buyurdu.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ali’ye:
−‘Sen hacca niyet edip onu kendine farz ettiğin zaman ne dedin?’ buyurdu.
Ali (Radiyallahu Anh):
−Ey Allah’ım! Rasulünün ihrama girdiği gibi ihrama niyet ediyorum dedim dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Benimle beraberimde kurbanlık var bu sebeple ihramdan çıkamam! Sen de ihramlı olarak kal ihramdan çıkma!’ buyurdu.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Ali (Radiyallahu Anh)’ı Yemen’den getirdiği kurbanlarla Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Medine’den getirdiği kurbanlıklar yüz tane deve idi.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve beraberinde kurbanı olanlar hariç, insanların hepsi ihramdan çıktılar ve saçlarını kısalttılar. Nihayet terviye günü olunca Mekke’yi arkamıza alarak hacca niyetle Bathâda ihrama girip telbiye söyleyerek Minaya yöneldiler.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Aişe (Radiyallahu Anha)’nın yanına girdi ve onu ağlar halde buldu.
−‘Neyin var?’ dedi.
Aişe (Radiyallahu Anha):
−Benim halim şu ki, ben hayız oldum! dedi. İnsanlar ihramdan çıktıkları halde ben ihramdan çıkamadım ve Beyt’i de tavaf edemedim. Şimdi insanlar hacca gidiyor dedi.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Şüphesiz ki, bu Allah’ın Adem’in kızlarına yazmış olduğu bir şeydir. Sen şimdi yıkan sonra hac niyetiyle ihrama gir sonra haccet, hacılar ne yapıyorsa sen de aynı şeyleri yap. Ancak Beyti tavaf etme ve namaz kılma!’ buyurdu.
Aişe (Radiyallahu Anha)’da öyle yapıp hac amellerinin hepsini yaptı ancak o, Beyti tavaf etmedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devesine binip hareket etti. Öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını orada yani Minada bize kıldırdı. Sabah namazından sonra biraz daha kaldı. Nihayet orada iken güneş doğdu. Sonra Nemirede kendisi için kıldan bir çadır kurulmasını emretti.
Müteakiben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hareket etti. Kureyş, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in cahiliye devrinde Kureyş’in yaptığı gibi Müzdelifedeki Meş’aru’l-Haramın yanında vakfe yapacağından ve konaklama yerinin orası olacağından şüphe etmiyordu. Ancak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Müzdelifeyi geçip Arafat’a geldi. Çadırını Nemirede kurulmuş olarak buldu ve oraya indi. Güneş batıya meyl edince Kasvanın getirilmesini emretti. Kasvanın üzerine semeri konuldu ona bindi nihayet Arafat vadisinin ortasına geldi.
Orada insanlara bir hutbe irat ederek şöyle buyurdu:
−‘Şüphesiz kanlarınız ve mallarınız, bu beldenizde, bu ayınızda bu gününüzün haramlığı gibi sizlere haramdır! Dikkat ediniz! Şüphesiz ki cahiliye işlerinden olan her şey şu iki ayaklarımın altındadır, lağv edilmiştir! Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da kaldırılmıştır! Kan davalarımızdan ilk kaldırdığım kan davası Abdulmuttalib’in oğlu Rabîa bin el-Haris’in kan davasıdır! O Sa’d oğullarında çocuğu için sütannesi aramakta iken Huzeyl onu öldürmüştü!
Cahiliye faizi de kaldırılmıştır! Faizlerimizden ilk kaldırdığım faiz Abdulmuttalib bin Abbas’ın faizidir! O tamamıyla geçersiz kılınmıştır! Kadınlar hakkında Allah’tan korkun! Çünkü sizler onları Allah’ın emaneti ile aldınız ve ferclerini Allah’ın kelimesiyle helal kıldınız.
Şüphesiz sizin onlar üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimselere döşeklerinizi çiğnetmemeleridir! Eğer bunu yaparlarsa onları hafifçe dövün! Onların sizin üzerinizdeki hakları da maruf yönüyle yedirilmeleri ve giyindirilmeleridir.
Şüphesiz ben size öyle bir şey bıraktım ki eğer ona sıkı tutunursanız ondan sonra asla dalalete düşmezsiniz! O, Allah’ın Kitabıdır. Sizler benden mesul tutulup sorulacaksınız! O vakit ne diyeceksiniz?’
Sahabeler:
−Rabbinin risaletini Senin tebliğ ettiğine, vazifeyi ifa ettiğine, ümmetine karşı üzerindeki görevini yerine getirip nasihat eylediğine kesin şehadet ederiz dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şehadet parmağını semaya doğru kaldırıp insanlara göstererek üç defa:
−‘Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab!’ dedi.
Sonra Bilâl bir tek nida ile ezan okudu. Sonra kamet getirdi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öğle namazını kıldırdı. Bilâl sonra yine kamet getirdi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ikindi namazını kıldırdı. Bu iki namaz arasında hiçbir şey kılmadı. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kasva’ya bindi vakfe yerine geldi. Dişi devesi Kasvanın karnına kaya parçaları değmeye başlayıncaya kadar tepenin eteğine yanaştı. Yayalar topluluğunu önüne aldı ve kıbleye döndü. Sonra güneş batıncaya kadar vakfe yapmaya devam etti.
Sarılık biraz gidip kurs kaybolunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Burada vakfe yaptım, Arafat’ın tamamı vakfe yeridir’ buyurdu.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Usâme bin Zeydi terkisine bindirdi ve üzerinde sekînet olduğu halde ifada yapıp yavaş yavaş hareket etti. Kasvanın dizginini hayvanın başı semerin ön tarafına değecek şekilde kısmış olduğu halde sağ eliyle şöyle elinin içi semaya gelecek şekilde işaret ederek:
−‘Ey insanlar! Sekînetle sekînetle!’ diyordu. Kum tepeciklerinden her birine uğradıkça oraya çıkması için Kasvanın dizginini biraz gevşetirdi. Nihayet Müzdelifeye geldi. Orada akşam ve yatsıyı aralarını cem edip bir tek ezan ve iki kametle kıldırdı. Aralarında hiçbir sünnet namaz kılmadı.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fecir vakti oluncaya kadar yattı. Sabah belli olunca bir ezan ve bir kametle sabah namazını kıldırdı. Sonra Kasvaya bindi. Oradan Meş’aru’l-Hareme kadar geldi ve oranın üzerine yükseldi kıbleye yöneldi, Allah’a dua etti, Ona hamd etti tekbir getirdi, tehlil getirdi ve O’nu birledi. Ortalık iyice ağarana kadar vakfe yapmaya devam etti.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Müzdelifeki bu mekânda vakfe yaptım. Müzdelifenin tamamı vakfe yeridir’ buyurdu. Güneş doğmadan önce üzerinde sekinet olduğu halde Müzdelifeden hareket etti. Fadl bin Abbası terkisine bindirdi. Fadl güzel saçlı, beyaz simalı güzel bir adamdı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devesi üzerinde giderken kendisine binitli kadın hacılar karşı geldiler.
Fadl kadınlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) elini Fadl’ın yüzüne koydu. Fadl yüzünü diğer tarafa çevirip bakmaya devam etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de elini diğer taraftan Fadl’ın yüzüne koyup onun yüzünü baktığı taraftan çeviriyordu. Nihayet Muhassır vadisinin ortasına geldi.
Burada bineğini biraz hareket ettirdi ve:
−‘Sekinet üzere olunuz!’ buyurdu. Sonra ağacın yanındaki büyük cemreye çıkaran orta yola suluk edip cemreye kadar geldi. Kuşluk vakti ona yedi tane küçük taş attı. Taşların hepsi nohut büyüklüğünde idi. Her taşla beraber tekbir getirip ‘Allah-u Ekber’ diyordu.
Müteakiben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) binitinin üzerinde olduğu halde bu taşları vadinin içinden iki parmağı ile atıyor ve:
−‘Hac amellerini benden alınız! Çünkü ben bilmiyorum, belki bu haccımdan sonra bir daha hac yapamaya bilirim!’ diyordu.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cemreyi birinci kurban kesme gününden sonraki diğer teşrik günlerinde güneş zevalden batıya meylettiği zaman attı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Akabe cemresini taşlarken kendisine Surâka bin Malik bin Cu’şem (Radiyallahu Anh) rastladı ve:
−Ya Rasulallah! Bu sadece bize mi hastır? dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hayır, size has değil bilakis ebedidir!’ buyurdu. Sonra kurban kesme yerine gitti. Kurban edilmek üzere hazırlanan yüz deveden altmış üç deveyi kendi eliyle kesti. Sonra bıçağı Ali (Radiyallahu Anh)’a verdi. O da geride baki kalan develeri kesti.
Ali (Radiyallahu Anh)’ı kendi kurbanında ortak etmişti. Sonra her bir deveden bir parça et alınıp pişirilmesini emretti. Onlar bir tencereye konuldu ve pişirildi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Ali (Radiyallahu Anh) onların etlerinden yediler ve suyundan içtiler.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hanımları için de bir inek kesti. Biz bir deveyi yedi kişi için ve bir ineği de yedi kişi için kestik. Başka bir rivayette Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Bir deveyi yedi kişi ortaklaşa kurban ettik. Bir kimse ona bir ineğin ortaklaşa kesilmesini uygun görüyor musun? dedi.
Cabir (Radiyallahu Anh):
−O devenin hükmündedir dedi.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Minada Kurban etlerimizden üç günden fazla yemezdik.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize ruhsak verdi ve:
−‘Dilediğiniz kadar yiyiniz, dilediğiniz kadar azık yapınız!’ buyurdu. Biz de dilediğimiz kadar yedik, dilediğimiz kadar azık yaptık. Hatta o azık bizi Medine’ye kadar ulaştırdı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurbanlığını kesti ve akabinde başını tıraş etti. Nahr günü Minada insanların sorusuna cevap vermek için oturdu. O gün herhangi bir şeyden önce takdim edilmiş bir şey hakkında sorulduğunda Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mutlaka:
−‘Hiçbir darlık yoktur! Hiçbir darlık yoktur!’ buyurdu.
Hatta bir kimse Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelip:
−Kurban kesmeden önce başımı tıraş ettim dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hiçbir darlık yoktur!’ buyurdu.
Sonra başkası geldi ve:
−Cemreye taş atmadan önce başımı tıraş ettim dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hiçbir darlık yoktur!’ buyurdu.
Sonra başka biri daha geldi ve:
−Ben cemreye taş atmadan önce tavaf yaptım dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hiçbir darlık yoktur!’ buyurdu.
Başka biri de:
−Ben kurbanımı kesmeden önce tavaf yaptım dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hiçbir darlık yoktur!’ buyurdu.
Sonra başka biri gelip:
−Ben taş atmadan önce kurban kestim dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Taş at hiçbir darlık yoktur!’ buyurdu.
Sonra Allah’ın Nebisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘İşte burada kurban kestim, Minanın tamamı kurban kesme yeridir. Mekke sokaklarının hepsi yol ve kurban kesme mahallidir. Sizler kurbanlarınızı eşyalarınızın bulunduğu yerlerde kesiniz!’ buyurdu.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Kurban kesme günü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize hitap edip şöyle buyurdu:
−‘Hürmet bakımından hangi gün daha büyüktür?’
Sahabeler:
−Bu kurban kesme günümüz.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hürmet bakımından hangi ay daha büyüktür?’
Sahabeler:
−Bu içerisinde hac yaptığımız ayımız.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hürmet bakımından hangi belde daha büyüktür?’
Sahabeler:
−Bu beldemiz, dediler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Şüphesiz ki, kanlarınız ve mallarınız, bu beldenizde, bu ayınızda bu gününüzün haramlığı gibi, sizlere haramdır! Tebliğ ettim mi?’
Sahabeler:
−Evet, tebliğ ettin dediler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ey Allah’ım! Şahid ol!’ buyurdu.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devesine binerek Mekke’ye geldi ve Beyti ifada tavafı yaptı. Sahabeler de Beyti tavaf ettiler. Safa ile Merve arasını tavaf etmediler. Mekke’de öğle namazını kıldırdı. Abdulmuttalib oğullarına geldi.
Onlar zemzem suyunu dağıtmakta idiler Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara:
−‘Sulayın ey Abdulmuttalib oğulları! İnsanların hac ibadetlerinden sanarak sizlere sulamanızda galip gelmelerinden korkmasaydım, sizinle beraber ben de su çekerdim!’ buyurdu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bir kova uzattılar, O da kovadan içti.
Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−Aişe (Radiyallahu Anha) hayız oldu ve bütün hac amellerini yaptı, ancak beyti tavaf etmedi.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Nihayet Aişe (Radiyallahu Anha) temizlenince Kabe’yi tavaf etti, Sava ile Merve arasını sa’y etti.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Sen hac ve umrenden birlikte çıkmış oldun’ buyudu.
Aişe (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah! Sizler hac ve umre yapmış olarak gidiyorsunuz da ben sadece hac ile mi gideyim? dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Senin için ecir onlar için ecrin misli kadardır’ buyurdu.
Aişe (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah! Ben gönlümde Beyti tavaf etmediğimi bilip dururken nasıl hac etmiş olurum? dedi.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yumuşak huylu bir kimse idi. Aişe (Radiyallahu Anha) kendisinden bir şey talep ettiği zaman o şey üzere Aişe (Radiyallahu Anha)’ya mutabakat ederdi.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ey Abdurrahman! Bunu götür ve Tenimden umre yaptır’ buyurdu.
Aişe (Radiyallahu Anha)’da hacdan sonra umre yaptı sonra oradan dönüp geldi. Bu, Minadan Muhassab mevkiine indikleri gece olmuştu.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) veda haccında insanların kendisini görmeleri için yüksekte bulunmak ve halkın kendisine soru sorabilmeleri için Beyti devesi üzerinde tavaf etti. Hacerü’l-Esved’i de mihceni ile işaret ederek istilam ediyordu. Çünkü halk onun etrafını çevirmiş ve çok kalabalık olmuştu.
Cabir (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Bir kadın çocuğunu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e doğru kaldırdı ve:
−Ya Rasulallah! Bunun için hac var mı? dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Evet, onun için hac, senin için de ecir vardır’ buyurdu.
Buhari 1489, Müslim 1216/146, Tahavi 2/140, İbni Mace 2980, İbnu’l-Carud 469, İbni Hibban 3944, Nesei 2762, Ebu Davud 1787, Tayalisi 16